Kayıtlar

Kitap Okumak Gerek - Şimşek

Resim
Altı çizilen kitap cümleleri benim için tekrara mahkum. Unutmak istemediğim, zihin denilen neyi nasıl seçtiğini anlamadığım muammanın kaderine terkettiğim bu cümlelerin bazılarını kendime farklı bir metotla kaydetmeye karar verdim.  Daha önce Şimşek ile detaylı olarak yazdığım notlarım a ek olarak çok sevdiğim birkaç cümleyi eskiden olduğu gibi kendime sesli not aldım. 

Kitap Okumak Gerek - Kızlar ve Yıldızlar

Resim
İyi ki vardın Peyami Safa.. Ölmeden önce yapılacaklar listemde yer alan "en sevdiğin yazarın tüm kitaplarını oku" maddesinin üzerini çizmenin mutluluğunu yaşayalı çok olmuşken Ötüken Neşriyat yeni Peyami Safa romanları ile hayatıma yine bir heyecan kıvılcımı çaktı.  "Aşk meselesinde hiçbir şey tecrübenin yerini alamaz" cümlesi ile ana karakterin yan karakterlere empatisiyle başlıyor roman. Esasen mesele ne olursa olsun hiçbir şey tecrübenin yerini almıyor bu hayatta. Uzun zamandır aradığım ama haber alamadığım bir dostun sesini duymuş gibi hissettim okurken. Her zamanki gibi konuya değinmeyeceğim. Klasik bir Peyami Safa eseri, diğer romanlarından farklı bir meseleyi ele alış tarzı. Belki de en çok bu nedenle seviyorum okumayı. Kitap kapağı orjinal yayında kullanılan görselin uyarlamasıyla tasarlanmış. Hafta dergisinde 1951 yılı Ağustos ayında ilk yayının ardından 125 sayı ile 1952 yılı Şubat ayında roman tamamlanmış. Orjinale sadık mı kalınmalıydı, bambaşka bir kapa

Sevgi Kürsüsünden Yazar Beyanı

Resim
 "Onca sevgiye rağmen kalbi filizlenmemişse, toprağı sen değilsindir" diyor Cahit Zarifoğlu. Sevgi değişik bir enerji bence. Nereye yöneltileceğinden emin olunması gereken, tek bir noktada toplanmaması gereken kıymetli bir hazine gibi. Düşünce aleminin çok bilinmeyenli denkleminde karşılığının ne olacağı sürekli değişen bir değişken. Kaçla çarpınca çoğalacak, kaça bölünce azalacak belli belirsiz. Duvara atılan topun daha sert bir şekilde yüzünüze çarpması gibi bir etki bırakma riskine rağmen, duvarı delme gayretinize saygı duyan bir enerji. Kulakları sağır, gözü kör, kalbi dilsiz kılan bir muamma. Hayattaki en büyük mutluluğun en büyük talihsizliğe dönüşmesi an meselesi. Ehlileştirilmemiş bir at, budanmaya tahammülü olmayan bir ağaç. Günlerce güneş altında kalmış bir toprağa su vermek gibi yakıcı etkiye neden olabilecek bir saçma sapan bir şey..  Saçma sapan insanların saçma sapan yalanları ile kirlenen dünyanın, hayatta kalma mücadelesi veren saf ve temiz sureti. "Hiçbi

Yeniden Başlayalım mı?

" Mutlu olmaktan ziyade mutlu etmek için yaşayan insanlarız. Bu yüzden hissimize ve hissemize düşen gamdır " diyor Bleda Yaman. Bu nedenle hikayenin bir yerlerinde suçlu arayacaksak birazcık da sanırım kendimize bakmamız gereken bir dünyadayız.  " Başkalaşım " insan ruhu özelinde çok cazibeli bir kelime bence. Düşünsenize kim olduğunuzu, ne olacağınızı kavrama sürecinde farkında olmadan şekilden şekle giriyorsunuz. Binlerce kez karar verip, binlerce kez vazgeçiyorsunuz ve bir bakmışsınız bambaşka bir ben var aynanın karşısında, eski fotoğraflarda ya da eski bir arkadaşınızın hafızasında. Birkaç hafta önce liseden arkadaşlarımla buluştuk. Her yan yana geldiğimizde şöyle bir başlarız o onu yaptı, bu bunu dedi, bir de bunlar şimdi ne yapıyor muhabbetine. Benimle ilgili söylediklerini yabancı gibi dinlediğimi fark ettim. Bir yerindeyim başkalaşımın ama neresinde olduğumdan emin değilim. Bir şeyler oldu, iyi veya kötü ve şimdiki ben zamanını yaşıyorum.  Açık yüreklil

Bu da kendime bir not olsun..

Hadi biraz dünya karartalım.. Daha önceki yazılarımda annemin beyin tümörü babamın gırtlak kanseri mücadelesinde yaşadıklarımızdan bahsetmiştim. Bu süreçte devlet hastanelerinde çok sıkıntı yaşayıp 2 ev kredisi öder gibi banka borcuna mal olsa da nihayet normal hayatımıza dönmüştük. Anlatınca "ne gerek vardı?" diyenler olmuştu. Her ikisi için de "alın eve götürün yatağında ölsün" demişti doktorlar. Annem için bütün vücudunu kanser sarmış -ki öyle birşey yoktu, babam için yapacak hiç birşey yok -ki hala yaşıyor, demişlerdi. İkisi de iyileşti şükür iki yarım bir tam oldular, hayata tutundular..Hatta o kadar iyileştiler ki yıllardır çalışmaya alışık oldukları için belki de evde sıkılıp birbirlerine sardılar. Birbirlerinin hastalıklarını öğrendiklerinde iki gözü iki çesme ağlayan atom karıncalar, küçük çocuklar gibi durmadan kavgaya tutuştular :)

Hatırla ama...

Son zamanlarda dilimde Mevlana Celaleddin Rumi'den "Hatırla Ama" dönüp duruyor. Şiir der ki; Bir tatlı ömür gibi gitmeye niyetlendin, Ayrılık atına eyer vurdun inadına. Ama bizi unutma, hatırla ama... 2017'ye veda yazısı yazmak için çok geç kaldım biliyorum ama kendime yetemediğim günler serisinde baş rolü oynuyorum :) 2017'ye veda ederken pek çok şeyi unutmak istiyorum ben de pek çoğunuz gibi ama biliyorum ki unutursam eksileceğim. İşte bu nedenle unutmak istediğim şeyleri yeniden yaşamamak için her zamankinden daha çok hatırlamam gerektiğinin farkındayım.

Paran Yoksa Hasta Olma 2

Bir önceki yazımda annemin hastalık sürecini anlatmıştım, sırada babam var.. Babamın gırtlak kanseri olduğunu son evrede öğrendik. Aslına bakarsanız internette gırtlak kanseri belirtileri yazınca çıkan sonuçların hepsini görmüştük babamda fakat işte internete yazmak hiç aklımıza gelmemişti. Annemin hastalık sürecinde son dört yıldır kısılan sesi iyice kısılınca psikolojik olabileceğini düşündük ama bir kez bile kanser olabileceğini düşünmedik..